Önder ?Güneş Balçıkla Sıvanmaz?

Önder ?Güneş Balçıkla Sıvanmaz?

CHP İl Başkanı Nejat Önder düzenlediği basın toplantısı ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu´nun Çanakkale ziyareti ve AK Partili yöneticilerin eleştirileri gibi konularda açıklamada bulundu.

CHP İl Başkanı Nejat Önder düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada;  ?Öncelikle sizlere Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu´nun iki günlük yoğun Çanakkale programını takip edip yurttaşlarımızın haberdar olmasını sağladığınız teşekkür ederek başlamak istiyorum. Bir teşekkür ve asıl teşekkürde tabii ki sizlere sosyal demokrasinin kalesi olan kentimiz, sosyal demokratların liderini en iyi şekilde misafir etti ve bağrına bastı. Bu vesileyle sizlere Sayın Genel Başkanımızın Sevgi, Selam ve Teşekkürlerini iletiyorum.9 Ağustos tarihinde gerçekleştirdiğimiz İl Başkanları Toplantımızın ana gündem maddesi ?15 Temmuz Darbe Girişimi´ oldu. Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanları olarak, bu toplantıda bir kez daha darbeyi kimin yaptığına bakmaksızın her türlü darbenin, demokrasi dışı müdahalenin karşısında olduğumuzu dile getirdik. Bu anlamda ortalığı bulandırıp şahsıma, milletvekillerimize ve belediye başkanımıza hitaben ?Demokrasi Meydanına çıkmadınız, yarın öbür gün halkın karşısına nasıl çıkacaksınız´ gibi sözler edildiğini duyuyorum.Daha önce söyledim yine söylüyorum, Demokrasilerde marifet mağdur olunca meydana çıkmak değil, güç senin elindeyken de herkese eşit, şeffaf ve hakkaniyetli davranabilmek, ifade ve düşünce özgürlüğünü, basın özgürlüğünü, kuvvetler ayrılığının korunmasını sağlayabilmektir. Ayrıca kimse kendisini bizim demokratlığımızı onaylayacak mercii zannetmesin. Bizim demokratlığımızı onaylayacak tek merci Çanakkale Halkıdır? Biz bu ülkede tam demokrasinin işlemesini, uzlaşma kültürünün yerleşmesini vatandaşlarımızın huzur içinde yaşamasını arzu ediyoruz.Bu anlamda Sayın Genel Başkanımızın Yenikapı´da açıkladığı 12 maddeyi bir kez daha kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.

 1) Camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayalım.

Camiye sokarsak toplumu böleriz. Adliyeye sokarsak adaleti bulamayız. Askeriyeye, kışlaya sokarsak darbeyi önleyemeyiz. O zaman yapacağımız ilk iş camide siyaset olmayacak, kışlada siyaset olmayacak, adliyede siyaset olmayacak. Adalet arıyorsak onları başka yerde bağımsız bir şekilde aramamız lazım.

2) Bizim soylu bir uzlaşmaya ihtiyacımız var. Bizim kavga değil, bizim milleti kardeş kılma gibi bir görevimiz var.

 

3) Siyasette özeleştiri yapmak ve geçmişi iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Eğer geçmişi iyi tahlil edebilirsek, gelecekte çok daha güzel bir Türkiye´yi inşa edebiliriz. Tarihin tekerrürünü değil, tekerrür ettirmemeliyiz tarihi, milleti kardeş kılma yolunda kararlılığımızı sürdürmeliyiz.

 

4) Devletin inşasında liyakat sistemini esas almalıyız. Yani liyakat sisteminden vazgeçmemeliyiz. İnancımız da bunu böyle öngörüyor zaten. Liyakat sistemi önemlidir. İşi ehline ver diyor yüce yaradan. İşi ehline verdiğimiz zaman göreceksiniz ki Türkiye çok daha güzel yönetilecektir. Bu bizim tarikattan, bu bizim cemaatten, bu bizim partimizden değil, kim o işi yapıyorsa işi ehline teslim etmek gibi bir geleneği artık Türkiye´de başlatmak zorundayız. Garibanın oğlu, sizin çocuklarınız KPSS´de beklerken, sınav için alın teri dökerken birileri sınav sorularını çalıp eğer sınav yapıyor ve devletin önemli yerlerine geliyorsa buna hep beraber itiraz etmek durumundayız.

 

5) Her şartta, her koşulda demokrasiye sahip çıkmalıyız. 15 Temmuz darbe girişimi demokrasinin ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. 15 Temmuz darbe girişiminde halk direnme gücünü kullanarak, tankların önüne çıkarak, canını siper ederek demokrasiyi savunmuştur. Canını siper eden, tankın üstüne çıkan, mücadeleyi yapan herkese kadın-erkek, yaşlı-genç herkese şükranlarımı sunuyorum. Siz bir tarih yazdınız. Türkiye´ye bir tarih kazandırdınız. Değerli arkadaşlarım, sadece darbe değil, demokrasi üzerinde tüm vesayetleri reddetmeliyiz. Demokrasi milletin iradesidir. Milletin iradesi üzerindeki her türlü gölgeye son vermeliyiz. Bu azim ve kararlılıkla yola çıkmalıyız. Onun için diyoruz, ?Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi´ diyoruz. Birinci sınıf demokrasi diyoruz. 21. yüzyılın insanı tam demokrasiye layıktır ve bunun mücadelesini vermeliyiz.

 

6) Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmalıyız. Mustafa Kemal ve arkadaşları Cumhuriyeti kurarken 1921 yılında bir anayasa yaptılar. Anayasanın birinci maddesi şudur; ?Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir? diyor. Evet, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.

Bakın hâkimiyet milletindir değil, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyor. Milleti yüceltiyor, vatandaşı yüceltiyor. Dolayısıyla hiç bir kimseye, hiç bir aileye, hiç bir gruba, hiç bir zümreye imtiyaz tanınmıyor. Vatandaşlar eşittir, vatandaşlar birliktedir. Kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun bütün vatandaşlar kanun önünde eşittir. Cumhuriyetin eşitlik değerlerine, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir değerlerine hepimizin sonuna kadar sahip çıkması gerekiyor.

 

Değerli arkadaşlarım, Gazi Mustafa Kemal dedi ki; ?Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir?. Eğer Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesiyse cumhuriyet bizimdir, cumhuriyet bizim alın terimizdir. Cumhuriyeti korumak, yaşatmak hepimizin görevidir. Elbette ki, tek başına bunları Mustafa Kemal Atatürk yapmadı. Cephede milletin makûs talihini yenen İsmet İnönü´ler, Fevzi Çakmak´lar, Rauf Orbay´lar, Kazım Karabekir´ler, Fahrettin Altay´lar hepsi cumhuriyetin kuruluşunda büyük emekleri vardır. Cumhuriyetin şu özelliği daha var. Ne dedik? Bilhassa kimsesizlerin kimsesidir cumhuriyet. Eğer bugün cumhuriyet olmasaydı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olamazdı. Eğer bugün cumhuriyet olmasaydı, Sayın Karaman TBMM Başkanı olmazdı. Eğer Bugün Cumhuriyet olmasaydı, Sayın Binali Yıldırım Başbakan olamazdı. Eğer bugün Cumhuriyet olmasaydı, Anadolu´nun kuş uçmaz köyünde doğan Kemal Kılıçdaroğlu CHP´ye Genel Başkan olmazdı. Cumhuriyet bu kadar değerli, bu kadar önemlidir. O nedenle hepimiz cumhuriyete ve demokrasiye birlikte sahip çıkacağız.

 

7) Parlamenter sistemimizi güçlendirmek zorundayız. 150 yıllık parlamenter sistemimiz var, 150 yıl. Ve 15 Temmuz akşamı Türkiye Büyük Millet Meclisi dik durarak, onurlu durarak bombalar yağarken, kurşunlar sıkılırken parlamentoyu terk etmedi. Kurtuluş Savaşı´nı nasıl yönettiyse bir darbeyi de aynı anlayışla püskürttü. Bu nedenle açık ve net söylüyoruz; parlamenter sistemimizi daha da güçlendirmeliyiz.

 

8) Medyanın özgürlüğü. Bakın değerli Çanakkaleliler, 15 Temmuz akşamı bağımsız medya olmasaydı belki hiç kimse sokaklara çıkmayacaktı. O medya olayları verdi. Vatandaşlar sokağa davet edildi. Tankların üzerine çıkıldı. O medya bütün bu görüntüleri verdi. Dolayısıyla vatandaş en meşru hakkı olan direnme hakkını kullanarak demokrasiyi korudu ve mücadelesini yaptı. Göğsünü siper etti tanklara ve mücadelesini yaptı. O nedenle parlamenter sisteme karşı yapılan bu darbe girişimine parlamento dik durarak gerekli cevabı vermiştir.

Değerli arkadaşlarım, medya özgürlüğünün bir diğer önemi de şudur; biz siyasetçiyiz, eksiğimiz olabilir, hatamız olabilir, yanlışımız olabilir ama bunları dile getirecek olan medyadır. Medyanın bağımsızlığına bütün siyasilerin saygı duyması ve önem vermesi lazım.

 

9) Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı. Bakın değerli arkadaşlarım, FETÖ terör örgütü ordunun içinde yuvalandı. FETÖ terör örgütü yargının içinde yuvalandı, FETÖ terör örgütü devletin her kademesinde yuvalandı. Biz buna daha önce F Tipi Örgütlenme diyorduk, şimdi Fetullah Gülen Terör Örgütü olarak tanımlanıyor. Savcı da iddianamesini böyle yazıyor.

Yargının bağımsızlığı neden önemlidir? Adalet istiyoruz. Adaleti nerede tecelli ettireceğiz? Mahkemede tecelli ettireceğiz. Eğer bir hakim vicdanıyla değil, bir hakim Pensilvanya´dan aldığı talimatla karar veriyorsa o hakim hakim değil, o mahkeme de mahkeme değildir. O nedenle yargı bağımsızlığı çok önemlidir. Ve hepimiz bunun üzerinde durmalıyız ve bu konu üzerinde titremeliyiz. Hemen şunu ifade edeyim, yargının bağımsızlığı konusunda iktidar ve muhalefetin belli bir görüş birliği içinde hareket etmesi bizim açımızdan memnuniyet vericidir.

 

10) Değerli arkadaşlarım, laikliğin ne kadar önemli olduğunu 15 Temmuz gösterdi. Dini kullanarak, inancımızı kullanarak her türlü yasa dışı işin içinde olanlar, milleti nasıl kandırdılar hep beraber gördük. Laiklik din ve vicdan özgürlüğü demektir. Laiklik herkesin istediği gibi inanması ve ibadet etmesi demektir. Laiklik, inanca saygı demektir ve insana saygı demektir. O nedenle bütün siyasi partilerin bu konuda daha dikkatli olması gerekir. Kula kulluk yapmak değil, kula kulluk yapanların nasıl bir anlayışta olduklarını hep beraber gördük.

 

11) Demokrasinin güçlenmesine sadece bugün için değil, gelecekte de katkı vermek zorundayız ve demokrasinin güçlenmesi için mutlaka ama mutlaka sorgulayan bir eğitim sistemini hayata geçirmemiz gerekir. Çocuklarımız irfanı hür yetişmeli, vicdanı hür yetişmeli, fikri hür yetişmeli çocuklarımız. Çocuklarımız birilerinden talimat alıp onun gereğini yapmamalı. Alınan talimatı, en azından kendi aklında bunu ölçmeli ve tartmalı. Ne diyor yüce yaradan? ?Aklınızı kullanmıyor musunuz?? diyor. Aklımızı kullanmanın yolu eğitim sistemini de bu şekle getirmektir. Çocuklarımız akıllarını kullanmalılar, dünyaları sorgulamalılar. Bakın, elin oğlu Mars´a uzay aracı gönderiyor, biz 21. yüzyılın Türkiye´sinde bir darbe girişiminin Türkiye´ye maliyetini görüyoruz. O nedenle hep beraber eğitim sistemini de güçlendirelim, gelecekteki demokrasimizi güçlendirmek ve derinleştirmek için bu çabayı hep birlikte gösterelim.

12) FETÖ terör örgütünü biliyorsunuz, artık bütün dünya biliyor. Bu örgüt, geçmişte Balyoz davası dediler, Ergenekon davası dediler, Casusluk davası dediler hiçbir günahı olmayan, devlete sadakatle bağlı olan pek çok subayımızın ki eski bir Genelkurmay Başkanı da dahil tamamını hapse attılar.  O dönem en çok itiraz edenlerden birisi bizdik. ?Yanlış yapıyorsunuz´ demiştik. Şimdi, onların tamamının kumpas olduğu ortaya çıktı. Tamamının FETÖ terör örgütü tarafından yapıldığı ortaya çıktı. O zaman bir devlet adalet üzerinde büyür. Bir devlet adalet üzerinde soyluluk kazanır. Bir devlet adalet üzerinde devlet olur. O zaman buradan çağrı yapıyorum. Sadece size değil bütün Türkiye´ye. Sadece Türkiye´ye değil bütün siyasi liderlere. Geçmişin mağdurlarına haklarını iade edelim. İtibarlarını iade edelim. Böyle yaptığımız takdirde devlet saygın konuma gelmiş olur.

 İşte bu 12 Madde aslında Türkiye´nin kurtuluş reçetesidir. Genel Başkanımızın Çanakkale ziyaretinde gerçekleşen 2 konuyu da aktarıp sözlerime son vereceğim. Birincisi, FETÖ bağlantılı görevden almalarda kurunun yanında yaşın da yandığı bazı hadiseler var biliyorsunuz mesela Eğitim-İş Şube Başkanı Ahmet Mantaş. Ahmet Mantaş´ı Büyükanafarta Köyü´nde Genel Başkanımızla görüştürdüm. Bu olayın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta yaşanan mağduriyetlerle ilgili yani FETÖ´yle bağlantısı olmamasına rağmen görevden uzaklaştırılanlarla ilgili Sayın Binali Yıldırım´a parti olarak bir liste teslim ettik.

 

İkinci konu ise vefa örneği. Kentimizin sembol ismi İzzet Amcamız, kendisi 1917 Doğumlu 80 Öncesi İl Başkanlarımızdan, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sağ olsun bizi kırmadı ve programda olmamasına rağmen İzzet Amcayı evinde ziyaret ettik. Kendisi çok mutlu oldu. İsmet İnönü´yle konuşmalarını Genel Başkanımıza aktardı. Arşivlerini gösterdi. Partiye ve Partiliye karşı vefa konusunu hayli önemsiyorum. Vefasızlık yapanları da affetmiyorum? dedi.

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler 93 yıldan bu yana Demokrasiye bekçilik yapıyoruz. Birileri gibi mağdur olduğumuzda değil, tam tersine hep meydanlarda olduk. Özgürlük dedik, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, sürekli dile getiren parti biz idik. Şimdi birileri siyasi noksanlıklarından mı diyelim, eksikliklerinden mi diyelim bizi karalamaya çalışıyorlar. Ama güneş balçıkla sıvanmaz diyorum. Özellikle bizi meydanlarda göremediklerinden sitem eden Ak Parti teşkilatına sesleniyorum; dün partilerinin kuruluş yıldönümüydü. Bizler Adalet ve Kalkınma Partisinin misyonlarını biliyoruz. Din ağırlıklı, bugüne kadar takiyeler ile işi götürdüler. Şimdi geldiğimiz noktada FETÖ terör örgütü içimize sızmış diyorlar. Hayır yerleşmişler. Hatayı kabul etmek özür dilemek de bir erdemdir. Genel Başkanlarından tutun, Başbakanlarından tutun, Ankara Belediye Başkanlarından tutun daha yüzlerce, binlerce insana bakın. Bizler Feto dedikçe ?Hayır Fethullah hoca´ diyerek bizleri azarlayan insanların da onlara destek verdiklerini biliyoruz. Bizleri millet affetsin, Allah affetsin dedikleri yerde ?hata yaptık özür diliyoruz´ demelerini bekliyoruz.?İkinci bir konu da ben burada Adalet ve Kalkınma Partisi´nin İl Başkanı da dahil olmak üzere bütün teşkilatlarına seslenmek istiyorum; Cumhuriyet Halk Partiliyiz, Atatürk ilkeleri doğrultusunda siyaset yapıyoruz. Bizler onlar gibi Bayraksız ve Atatürk´e selamsız bir parti değiliz. Dün kuruluş yıldönümleri vardı; çok eleştirdikleri Belediye Başkanımız yanımızda ?Bizim ses düzenimiz yok´ deseydiler kendisi verirdi. İkinci olarak ?Bayrağımız yok´ deseydiler ben buradan 5 dakika da koşturturdum. Takiyeleri burada da önlerine düştü, onların önlerine baksınlar; biz hep meydanlardayız. Bir kere mağdur oldunuz meydanlara Atatürk resimleri asmaya başladınız, dün AKP Genel Merkezinde gördünüz mü? Anıtkabire çelenk koyarlarken gördünüz mü? Görmediniz, o zaman şapkayı önünüze koyacaksınız. Ben bu bayraksız ve Atatürk´e selamsız bu Adalet ve Kalkınma Partisini Çanakkale´de Çanakkale halkına emanet ediyorum? dedi.AK Partilerce yapılan ?10 Ağustos Kutlamalarına 27 yıldır katılmıyorsunuz? eleştirilerine de cevap veren Nejat Önder; ?10 Ağustos Anafartalar Zaferi ve 10 Ağustos Anafartalar Kahramanı´nın unutturuluyor olmasından dolayı ve AKP´nin Cumhuriyetin kazanımlarını bir bir yok etmesinden dolayı Mustafa Kemal´in Atatürk unvanını aldığı ve Cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı yerde yapılan eleştirileri de haksız buluyorum. Bizler 27 yıldır orada hep vekiller düzeyinde, hiç devlet erkânının katılmadığı törenler yapıldı. Vali´nin, Gelibolu Belediye Başkanının ve garnizon komutanlarının katıldığı törenlerdi. O törenin yapıldığı alanda 440 tane sandalyesi olan bir tribünden ibaret bir alan. Ayrıca bizler alternatif bir tören yapmadık. Onların hayal edemeyeceğiz gibi; sabahın köründe Eceabat´ın ücra bir köyünde 20 bine yakın insanla tarihçilerin de katılımını sağladığımız, Genel Başkanımızın konuşmasından sonra gelen tüm misafirlerin araçlarına rehberler koydurduk. Gelibolu yarımadasını gezmelerini, hatırlamalarını, tanımalarını sağladık. Şu saat itibariyle söylüyorum; genel merkezimiz bu kutlamaları gelenekselleştirilecek.?Buradan yola çıkarak eleştirenlere de cevap vermek istiyorum; sizler Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk´e bir selam vermeyi bile çok görüyorsunuz ama biz sizlerle aynı değerde değiliz. Buradan Yeşim hanıma şunu söylüyorum; senin Cumhurbaşkanın da o mevki de, başbakanın da oturduğu o mevki de, hatta senin İl Başkanlığında bulunman bile Atatürk´ün kurduğu Cumhuriyet sayesindedir. O makamlarda Atatürk sayesinde oturduklarını unutmasınlar?