Devlet, Partiden Önce Gelir

Devlet, Partiden Önce Gelir

AK Parti Çanakkale Milletvekili adayı Ayhan Gider 1 Kasım seçimlerine sayılı günler kala MHP lideri Bahçeli´nin 7 Haziran´dan bu yana sürdürdüğü politikaları sert sözlerle eleştirdi.

Bahçeli´ye kendi sözlerini hatırlatan Gider, devletin partiden önce geldiğini ifade ederek; ?Ülkenin terör ateşiyle kavrulduğu bir dönemde, Bahçeli´nin teröre karşı ortak tavır almak üzere çağrıldığı zirveye gitmemesi, hatta Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi bile reddetmesi nasıl yorumlanmalı? Bu tutumun bir tek izahı olabilir: Siyaseti kilitleme çabası... Bu Alparslan Türkeş veya Muhsin Yazıcıoğlu´nun siyaset etme biçimi değildir. Alparslan Türkeş´in hayatını inceleyin. Sert görünümüne rağmen o kadar yumuşaktır ki devlet için herkesle işbirliği yapabilir. Muhsin Yazıcıoğlu´nu biliyorsunuz, kendisinin ortak olmadığı bir Refah Yol hükümetine destek verdi. ?Ben Müslümanların iktidarına engel oldu dedirtmem´ demişti.

?BAHÇELİ´NİN YAPTIĞI MEYDANDAN KAÇMAKTIR?

Gider sözlerine şöyle devam etti: ?Biraz fanatiklikle alakalı bir sıkıntı var Türkiye´de. Devlet söz konusu olduğunda bir araya gelinseydi, kırmızı çizgi bunların hepsi görüşülürdü. Ama hiç bu konu gündeme getirilmedi ki. Devlet Bahçeli ile Ahmet Davutoğlu´nun görüşmesinde Davutoğlu bu konuyu yeterince açıklamış. Ama karşılıklı bir müzakere olmuyor. Adam ?Ben böyle bir duvar koyuyorum´ diyor. Bunun meydandan kaçmak olduğunu düşünüyorum. Onun bir bahane olduğunu düşünüyorum. Mesela çözüm süreci. Cumhurbaşkanı söylüyor çözüm sürecinin rafa kaldırıldığını. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bugünkü kadar PKK´ya darbe vurulmamıştır. Bundan daha güzel çalışma mı olur? Alparslan Türkeş´in hayatını inceleyin. Sert görünümüne rağmen o kadar yumuşaktır ki devlet için herkesle işbirliği yapabilir. Muhsin Yazıcıoğlu´nu biliyorsunuz. Kendisinin ortak olmadığı bir Refah Yol hükümetine destek verdi. ?Ben Müslümanların iktidarına engel oldu dedirtmem´ demişti.

?BAHÇELİ´YE 7 HAZİRAN´DAN SONRA BİR ŞEYLER OLDU?

MHP lideri geçtiğimiz yıllarda, Türkiye´nin çıkarlarını parti çıkarlarının üstünde tutan, ilkeli siyaset yapan sorumlu siyaset adamı tavrıyla hepimizin takdirini toplamış bir isimdi. Ama 7 Haziran´dan sonra bir şeyler oldu. Seçim gecesinden itibaren ısrarla herhangi bir koalisyonda yer almama çizgisi izlemesini, DSP- ANAP - MHP koalisyonunun kötü sonuna dayandırdık çoğumuz. Sütten ağzı yandı, yoğurdu üfleyerek yiyor, dedik.  Ama Meclis Başkanlığı konusundaki uzlaşmaz tutumunu neye yoracağımızı bilemedik. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmelettin İhsanoğlu ismi üzerinde pekâlâ birleştiği güçlerle bu defa niye birleşmiyordu? Anayasanın gereği olarak kurulması gereken ve Türkiye´yi seçime götürecek olan hükümete niye üye vermedi? Hele hele son olarak, ülkenin terör ateşiyle kavrulduğu bir dönemde, teröre karşı ortak tavır almak üzere çağrıldığı zirveye gitmemesi, hatta Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi bile reddetmesi nasıl yorumlanmalı? Bu tutumun bir tek izahı olabilir: Siyaseti kilitleme çabası... İçinden bir hükümet çıkaramaz bir parlamento tablosu yaratmak; Türkiye´nin girdiği bu dar boğazda siyaseti sorun çözemez hale getirmek... Siyasetin yönetim aczi içine düştüğü buna benzer tabloların ortaya çıkmasının geçmişte hangi kurum tarafından kullanıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Dilimiz varmıyor ama haklı olarak şu soru geliyor aklımıza: Acaba Bahçeli tarihi tekerrrür ettirmek ki istiyor?