? Egemenlik Şahsileştiriliyor?

? Egemenlik Şahsileştiriliyor?

CHP Çanakkale Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Muharrem Erkek, AKP´nin getirdiği Anayasa değişikliği teklifinin 4. maddesi üzerine CHP Grubu adına söz aldı.

Getirilen düzenleme ile egemenliğin milletten alınarak şahsileştiğini söyleyen Erkek, bu teklifin demokrasiye ve cumhuriyete ihanet olduğunu belirtti. Getirilen sistemin demokratik bir Başkanlık sistemi ile neden ilgisi olmadığını madde madde anlatan Erkek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ´a, Cumhurbaşkanı´nın tarafsızlığı hakkında yanıt verdi. Mustafa Kemal Atatürk´ün Dikili ziyareti sırasında Dikili Hakiminin kendisini karşılamaması üzerine kendisini adliyede ziyaret ederek, bağımsız ve tarafsız Hakim örneğini de vurgulayan Erkek, getirilen düzenleme ile Atatürk´ün demokrasi idealinden vazgeçildiğinin altını çizdi. Erkek mecliste yaptığı konuşmada; ? 4´üncü madde mevcut Anayasa´mızdaki 77´nci maddede yeni bir düzenleme getiriyor. Bizim Anayasa´mızın Üçüncü Kısmı´nın başlığı "Cumhuriyetin Temel Organları"dır, evet "Cumhuriyetin Temel Organları." Hepimizin bildiği gibi yasama, yürütme ve yargıdan bahsediyorum. Ve 77´nci madde de "Yasama Organı" bölümünde yer almaktadır. Ama lütfen 77´nci maddenin üçüncü fıkrasını okuyun, sizin getirdiğiniz üçüncü fıkra. Yürütmenin başı olacak cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili bir düzenleme getiriyor. Düşünebiliyor musunuz, yasama bölümünde yürütmenin seçimiyle ilgili bir hüküm. Yasa yapma tekniği açısından son derece ciddi bir hata. Kuvvetler birliğini 77´nci maddede zaten siz getirmişsiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Merkezinin hazırladığı şubat 2016 tarihli çok önemli bir rapor var. Bu rapor hükûmet sistemlerine göre parlamenter denetim yollarını anlatıyor. Anayasa Komisyonunda da bahsettim. Bu çalışmada başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistemde yasama organının yürütmeyi denetleme araçları demokratik ülke örnekleri üzerinden incelenmiş; Meclisimizin sitesinde var, intranette, iç sahada. Çok önemli bir rapor, bütün milletvekilleri mutlaka okumalı. Bu raporu okuduğumuz zaman, yüce Meclise sunulan bu değişiklik teklifinde yasama organının ne kadar denetimsiz bırakıldığı, ne kadar zayıflatıldığı açıkça görülecek. Peki, bize sunulan teklif nasıl bir sistem öngörüyor? Başkanlık sistemi mi? Başkanlık sistemi olamaz çünkü başkanlık sisteminde çok iyi biliyoruz ki en temel kural -Burhan Kuzu Hocam da burada- Burhan Kuzu Hoca´mın kitabında da açıkça yazılı, başkanlık sisteminde ne yasama organı yürütmeyi azledebilir ne de yürütmeyi yasama organının feshedebilir. Böyle bir şey mümkün değildir ama mevcut pakette bunu getiriyorsunuz. Yürütmenin başı yaptığınız kişi hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi feshedebilecek; Başkanlık sisteminde böyle bir şey mümkün değil. Yine, başkanlık sistemlerinde yürütmenin başı olan kişinin yapacağı bütün üst düzey atamalar Meclisin onayına tabi olmalıdır. Mevcut pakete göre, seçilen cumhurbaşkanı yani bir kişi valileri, kaymakamları, büyükelçileri, rektörleri, yüksek yargıçları, bakanları, bütün üst düzey kamu görevlilerini atayacak ama Meclisin onayı yok, herhangi bir organa danışması dahi gerekmiyor. Onun için, başkanlık sisteminden bahsetmemiz mümkün değil. Başkanlık sisteminde kanun gücünde kararname de çıkartamaz yürütmenin başındaki kişi, yasa çıkartmak için Meclise, kongreye muhtaçtır, onunla birlikte çalışmak zorundadır. Yapacağı bütün harcamalar Meclis tarafından kanunla yetkilendirilmelidir. Bunların hiçbiri yok bu pakette. Hiçbir denetim, denge, fren mekanizması yok; onun için bu, başkanlık sistemi olamaz. Peki, bize sunulan ne? Bize sunulan paket değerli milletvekilleri, kesinlikle meşru bir teklif değil. Neden değil? Şeklen legal gözüken bir yöntemle anayasal düzenin özünü ortadan kaldırıyorsunuz ve ayrıca, otoriter bir sistemi meşrulaştırmak istiyorsunuz. İşte, bunun için meşru değil; bunun için, üzerinde çok ciddi düşünülmesi gerekiyor. Bunlar, Meclisin Araştırma Merkezinde iktidar partisinin görevlendirdiği uzmanların hazırladığı raporlarda da var, Burhan Kuzu Hocamın kitabında da var ama Burhan Kuzu Hocam, kendi kitabında yazdığı bütün bilimsel gerçeklere rağmen, inandıklarına rağmen bu teklife "evet" diyor. Enteresan. Sayın Adalet Bakanının tespitleri var. Anayasa değişiklik teklifinin tümü üzerinde yaptığı değerlendirmede Sayın Adalet Bakanı çok enteresan tespitlerde bulundu. Bakın, bizim ülkemizde yargının ve adaletin hazin tablosunun nedenini Adalet Bakanımızı dinlediğimiz zaman anlıyoruz maalesef, üzücü bir tablo. Diyor ki Adalet Bakanı: "Bu ülkede belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri, bakanlar, Başbakan siyasi partisiyle ilişiğini kesiyor mu, Cumhurbaşkanı neden kessin?" Değerli milletvekilleri, bu ülkede belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bakanlar Türkiye Cumhuriyeti´ni temsil mi ediyorlar, Türk milletinin birliğini temsil mi ediyorlar, tarafsızlık yemini mi ediyorlar? Bu ülkede, seçilmiş kişiler arasında tarafsızlık yemini eden bir tek kişi var, bir tek kişi. Milletvekili yemininde de tarafsızlık yok. Kim o kişi? Seçilen Cumhurbaşkanı. "Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim." diyor. Kim diyor? Seçilen Cumhurbaşkanı. Belediye meclis üyeleriyle nasıl kıyaslanabilir? Nasıl bir mantıktır, gerçekten anlamak mümkün değil.Diyor ki Sayın Adalet Bakanı: "Atatürk dönemine dönüyoruz; 1921, 1924 Anayasalarına dönüyoruz." Hâlbuki 1921 Anayasası Mecliste yetkileri toplamıştır çünkü Millî Kurtuluş Mücadelesi yapılacak. Meclis hükûmeti sistemidir. 1924 Anayasası´yla da parlamenter sisteme geçiş yaşanmıştır. Ne ilgisi var Sizin getirdiğiniz paketle ne ilgisi var? Atatürk dönemine dönmenize gerek yok değerli milletvekilleri. Mustafa Kemal Atatürk bize her zaman "Beni aşın, beni aşın; bana dönmeyin." dedi. Bakın, "Kalıplaşmış bütün kuralları, doğmaları yıkın, aklın ve bilimin rehberliğinde çağdaş uygarlığı yakalayın." dedi. "Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırın." dedi. Atatürk dönemine dönelim mi? Çok kısa bir hikâye: Yıl 1931, Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı, tek parti, tek adam dönemi. Dikili kasabasına gidiyor. Onu bütün Dikili heyeti karşılıyor tabii ki. Karşılamayan bir tek kişi var, Dikili hâkimi. Hâkimi sevmeyen heyetten bir iki kişi hemen bunu Paşa hazretlerine gammazlıyor. Diyor ki: "Gazi Paşa hazretleri, bütün heyet burada, Dikili hâkimi gelmedi." Atatürk "Öyle mi? Gelmedi mi? O zaman biz hep beraber adliyeye gidelim, sayın hâkimin çayını içelim. İşte, cumhuriyetin hâkimi böyle olacak." diyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, yıl 1931. Yıl 2016, Saray´da yüksek yargı organlarının başkanları el pençe divan duruyor. İşte, Türkiye´yi getirdiğiniz nokta bu. İşte, Adalet Bakanının yargısı bu. Türkiye´nin sorunu hükûmet sistemi sorunu değil. Türkiye´nin sorunu demokrasi sorunu, demokrasi sorunu. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; samimi olmak zorundayız. Bizim, millete karşı sorumluluğumuz var. Biz milletin haklarını korumak için bu yüce Meclisin çatısı altında görev yapıyoruz. Bizim sorunumuz sistem sorunu değil, bizim sorunumuz demokrasi sorunu. Demokrasi kültürünüz yoksa, uzlaşma kültürünüz yoksa hiçbir sistemde başarılı olamazsınız. Bakın, deniyor ki: "İstikrar, kalkınma." İstikrar ve kalkınma arıyorsanız dünyada yönetilen ülkelere bakın, parlamenter sistemle yönetilen Avrupa´daki ülkelere bakın, bir de Latin Amerika´ya, Afrika´ya, Orta Asya´ya bakın. İstikrar ve kalkınma nerede? Bakın, diyorsunuz ki: "Cumhurbaşkanını halk seçtikten sonra yapacak bir şey yok." Bakın Avrupa´ya, Cumhurbaşkanını halkın seçtiği sistemlere; bakın Avusturya´ya, İrlanda´ya, İzlanda´ya, Bulgaristan´a, Slovenya´ya, buralarda da Cumhurbaşkanını halk seçiyor ama buralarda seçilen Cumhurbaşkanları ne diyor? "Beni halk seçti, tarafsız olacağım, partilerüstü olacağım." Bir örnek vereyim size: Avusturya´da, İrlanda´da, Slovenya´da halkın seçtiği Cumhurbaşkanının Parlamentodan gelen yasayı veto ya da iade etme yetkisi dahi yok. Onun için bu bir kültür meselesi. Samimi olmak zorundayız. "Fiilî durum." deniyor. Anayasa´ya aykırılık var, suç işleniyor? dedi.